Bir zamanlar bu kapıdan çıkıp gitmek, bilinmezliğe gitmekti. Bir zamanlar bu durakta inmek, başkalarının itmesiyle olacaktı. O zamanlarda düşündüğün şey ‘hata yapıp, yapmamaktı.’ Hatalarınla yüzleşmekten korktuğun gibi, yeni hatalar yapmaktan korkuyordun. Bu yüzden duruyordun. Olmamış her kötü anı kafanda canlandırıp, ‘ya olursa’ işkencesi ile kendini hırpaladığın, kendine o hissi yaşattığın bu süreç, sona eriyor. Yaşatıyordun. Ya öyle olursa? Ya istediğim gibi olmazsa? Ya mahvolursam, yalnız kalırsam? Herkes giderse? Hepsini yaşadın. Şimdi o kadar izinli olacaksın ki her şeye, şaşıracaksın. Bu senin en büyük gücün olacak.
Bu bir taşkın. Bırak, akıp, temizleyip götürsün her şeyi. Bu taşkında kaybolanlar olacak, taşmana izin vermeyenler ve kendini baskılaman gerektiğini söyleyenler olacak. ‘Hata’ diyecekler. Sonra savrulup gidecekler. Seni güçsüz görenler, güçsüz hissettirenler. Bu işkenceden kurtulduğun bir dönem başlıyor. Bu deprem, dün olmadı. Sarsıntılarla başladı, gittikçe şiddetlendi, sonuçta yıkmıyor diye düşündün. Bu taşkını yavaş yavaş yağan yağmurun keyfini sürerken fark etmedin.
Nedir? Duygu nedir? Birliktelik nedir? Bir olmak nedir? Yalnız yürümek nedir? Bilmiyoruz. Yeni öğreneceğimiz süreç başlamak üzere. Bize yaşatılan duyguların, öğretilen birlikteliklerin ve bağlılıkların yerle yeksan olduğu bir döneme giriyoruz. Şimdi öğreneceksin sana katkı olanları, seninle yürümeye söz verenleri. İçinden bir parça kopacak, bağlılıklarından kurtulacaksın.
An, ilk defa düşman. Şu an kafanın içindeki ses, şu an rekabet ettiğin dışarısı, şu an öfke duyduğun herkes, gelecekteki senin zamanını çalmakta. Ulaşmak istediğin yere engel koymakta. Bırak onlar haklı olsunlar, sen geleceğe adımını atacak gücünü topla yeter.
Terazinin bir yanı seninle dolu, diğer yanı gelecekteki sen. Şimdi gelecekteki yanın için kararlar vereceksin. Bunun için şu an, an ilk defa önemini yitirecek. Bu sefer denge önemli değil, gelecekteki sen önemlisin. İlk defa şu an yaşadığın duygular, korkular, kaygılar önemli değil. Ne yaşıyorsan, geleceğe taşınmayacak çünkü. Çünkü, şu an seni bağlayan, tutan, adım atmanı engelleyen her şey, düşmanın.
Mars kavuşumundaki bu yeniay sana düşman yaratmaya çabalıyor,
Kaderini yazacak olsan bu gece, yine yanına birilerini eklerdin. En son ne zaman kendin için bir gelecek hayal ettin. Peki, başkalarını hayallerine eklerken, onların kaderlerine nasıl etki edebileceğini düşündün mü hiç? Sevginin, bencilliğe dönüştüğü o andasın. Herkes seni sevsin isterken, başka birine dönüşmek zorunda hissettiğin, fedakarlık yapmazsan, onların istediği şekilde değişmezsen, geride bırakılma korkusu yaşadığın o andasın. Kendi değerini, başkalarının sana gösterdiği ilgi ile ölçmeyi bırakacağın o gecedesin. Bağımlılığını fark edeceğin ve bunu terk edeceğin, asıl özgürlüğü tadacağın o haftadayız. Kişiye bağımlılık, ilgiye bağımlılık, negatife, korkuya bağımlılık. Yalnızlığa bağımlılık. Başarısızlığa bağımlılık? Başarılı olursan, yalnız kalacağından ve senden nefret edeceklerinden korktuğunu fark ettin mi hiç? Bile bile ilerlemediğini.
En büyük korkularını ve kimsenin bilmediği, göstermediğin bağımlılıklarını açığa çıkarıp, bu dolunayın ışığında, geceye teslim edelim mi? Çünkü bu Dolunayın sabahında, fark etmediğin depresyondan, hayata geri dönen bir sen olacak.
Balık Dolunayı. Yine çok güçlü, yine etkileyici, yine vurucu bir Dolunay.
Hep sen mi değiştirmelisin kendini? Biraz da onlar değiştirsin. Biraz da onların rahatı kaçsın, onlar fedakarlık yapsın kendinden. Herkes bir şeyleri değiştirmek istiyor, ancak hiç kimse kendinden ödün vermiyor.
Ödün veren hep sen mi olmalısın? Dağıttın kendini, dengeni, oysa her şeyi dengeye oturtmak için çok çaba harcamıştın. Biri geldi, biri istedi, birinin hoşuna gitmedi. Onun için de değiştirdin kendini. Sana ne kaldı? Senden geriye ne kaldı? Geleceğinden sana ne kaldı?
Şimdi şimdi daha net görüyorsun her şeyi, kaos zamanlarında maske kalmaz yüzlerde. Şimdi ne istediğini net olarak göreceğin bir dönem geliyor. Kimleri geride bırakmalısın? Kim sana iyi gelmiyor? Kim senin ilerlemeni istemiyor? İnsanlar yerinde say ve onlardan uzaklaşma istiyor! Net olarak göreceksin, görmezlikten mi geleceksin? Yine. Yoksa artık bütün bahaneleri bırakıp, kendi yolunu mu seçeceksin? Beklediğin el uzanacak sana inan, peki o eli tutmaya cesaretin olacak mı? Tekrar başlamaya? Çünkü bazılarını geride bırakmalısın, bu yolculukta sen ve sana katkı olanlar dışında kimseye yer yok.
Üç Kapsül. Üçü birbiriyle bağlantılı ve hepsi kapalı kapsüller. ‘Yeminler’ ederek kapattıkların. Kabullenerek açacakların ve kurtulacakların.
Önce geçmişi kapsüllere kapattın, unuttun sandın. Artık bana ait değil dedin. Ben seni bir daha açmayacağım diye yeminler ettin. Geçmişi kapatıp, yeminler ederek bir daha açmayacağım dediğin kapsül. Gözün hep o kapsülde. Yeni seni her tatmin etmediğinde hep bir yanın aç diyor içten içe. Ama yeminler ettin. Bir daha üzemeyecekler, bir daha hayal kırıklığına uğratamayacaklar beni diye. Şimdi onu bir açalım ve yüzleşelim. Çünkü kapalı kaldığı sürece gözün hep orada kalacak, şu andan kaçmak için hep oraya gideceksin. Yüzleşelim ve kapsüle kapatmanın hayatımızdan çıkarmak anlamına gelmediğini fark edelim. O hep orada. Kapsül ise sırtımızda.
Şu an kendini kapsüller içine kapatıp, yıllar sonra açasın var. Şu andan kaçmak için. Değişmeyen her şey için kendini suçlar haldesin ve bir şeylerin değişmeyeceğine inancın artıyor, negatif her yanı sarmışken ve hayatın gerçekleri var! bu kadar zihinlere kazınmışken,
En son ne zaman sevindirdin kendini? En son ne zaman başkalarının dertleri yerine sadece seni ilgilendiren sorunlara odaklanabildin? Kaç tane sorun gerçekten senin? Sana ait? Belki bir, belki hiç. İşe yaramaz hissettin. Görebilene sen, her şeysin. Görebildiğinde kendini, her şeysin. Şimdi anahtarı buluyoruz ve her şey yeniden başlıyor.
Tekrar mı? Kaç kere başlamadık mı? Yine mi umut? Bak, umut bile bir yük oldu. Çünkü birçok gece yeniden başlama umuduyla uyudun ve değişmeyen bir güne uyandın. Birçok geceyi motive bir şekilde bitirdin. Uyandın ve bir şeylerin değişmediğini gördün, şimdi sana yeniden bir umut ekmeyeceğim. Sana, o umutla uyuduğun gecelerin boşa gitmediğini söyleyeceğim. Yürümekten vazgeçmemenin hediyesini.
Ya bu kısır döngü seni bitirecek, ya sen bu kısır döngüyü yok edeceksin. Bu döngüyü yok edebilecek gücün olmadığını düşünüyorsun, bu döngüde umut etmek bile yüktür bazen, bu yükü sırtından alacak ise, seni bu döngüde tutanları fark etmen. Bazen umut değil, bazı şeylerin yolunda gitmediğini duymak istersin.
Yine o his, çok iyi bildiğin o his. Eyvah! hissi. Yeniden mi başlamalıyım, yoksa bazı şeylere susmalı mıyım? Suçlayacak çok insan vardı. Onların hatasıydı, onlar istemişti. Fazlasıyla bahanen vardı, zamanı gelmemişti, hazır değildin. Sevilmeye ihtiyacın vardı. Sustun. O insanlar seni üzdüğü için değil de, yanıldığın için üzüldüğünü fark ettin mi hiç? Yeniden başladın, eyvah! Yeni bir yola girdin, eyvah! Yeni bir ilişki mi? Eyvah! Korktun ve sırf yeniden başlamamak için sustun. Huzurum kaçmasın diye sustuğun her an, huzura bir adım daha uzaklaştığını fark etmedin bile. Sustun.
Birilerini arkada bırakmamak için bıraktın koşmayı. Birilerini unutmamak için geçmişi bırakmadın. Olaylar artık senin kontrolünde değilmiş gibi hissediyorsun, bir şeyler oluyor ve sen izliyorsun. Bu Dolunay, kendi hayatının iplerini eline alma fırsatın. Kime verdiysen, ondan. Nereye bıraktıysan, oradan.
Terazi Dolunayı Venüs-Şiron-Güneş kavuşumu etkisinde olduğu için tam anlamıyla ilişkiler etkilenebilir. Sorunlu ilişkiler için sorunun kaynağını bulup, çözüme ulaştırma açısından güzel bir dolunay,
Korktum ben olmaktan. Gölgelerden çıkarsam, beni olduğum gibi görürler ve kabul etmezler sandım. Korktum kendimi bulmaktan. Ayın karanlık yüzünden, dünyayı izledim hep, izledik, izledin..
Neler yapıyorlardı. Aman Allah’ım! İnsanlar delirmiş olmalıydı. Gördükçe vazgeçtin dışarı çıkmaktan, izledikçe nefret ettin kalabalıklardan. Bana dokunmasınlar dedin. Bu zamanla korkuya dönüştü, seni bu şekilde kabul etmezlerdi. Şimdi nasıl onlar gibi olabilecektin ki? Nasıl onlar gibi davranacaktın. Herkes gibi. Oynamaya başladın, taklit etmeye, kopyalamaya başladın ve asıl kimliğini unutmaya, asıl seni geride bırakmaya.
Şimdi kendini arıyorsun, nerede bıraktığını merak ediyorsun. O seni terk etmedi. Sadece kapında, kabul etmeni bekliyor. O kadar sadık, o kadar seninle ve sana o kadar değer veriyor. Şimdi çıkıyorsun karanlıktan. Kendini dışladığın duygulardan, kendini yiyip bitirdiğin kuşkulardan. Kendine inanmadığın her andan, çıkıyorsun. En büyük potansiyelin ile haykıracaksın, ben buyum diye. Ne iyi yaptım da istediğiniz gibi biri olmadım diye. Kalıplara sokamadınız beni, baskılarınıza yenilmedim işte.
Hep başkaları mı getirdi seni bu hale?
Bir yol ayrımına geldiğinde geçmişin, yeni bir yola gireceğin zaman geleceğin çekiştirir. Tam bir karar alacağın an, yaptığın hatalar, pişmanlıklar yapma der. Son anda, vazgeçersin. Şimdi ise belki de ilk defa, geçmişin ile geleceğinin tam ortasında, andasın. İlk defa özgür iraden ile düşünebiliyorsun bir süredir. Algılardan özgürleşmişsin. Evet, eskisi gibi keyif alamıyorsun bazı şeylerden belki, ancak bu bir sorun değil, değiştiğinin en büyük kanıtı. Hislerin azaldı belki, duyguya giremiyorsun, çünkü duygulardan da özgürleştin. Bir bildiği vardır diye sabrettiklerinin, bir şey bilmediğine ve seni oyaladıklarına şahit olacaksın. Oyalandığının ve seni gerçekten sevenlerin asla oyalamayacaklarını anlayacaksın. Her şey bitiyor derken, her şeyin yeniden başladığına şahit olacaksın. Son anda.
Son anda çekecek bir el seni uçurumlardan. Son anda ‘evet, bu devam edebileceğim bir amaç.’ diyeceksin. Gerçek bu ve bu tamamen benim gerçeğim diye çıkacaksın bu sefer yola. Dünya’ya geldiğin ilk an ve şimdi arasında büyük bir benzerlik var. Bu yüzdendir ne olduğunu algılayamaman.
Seni delirmekten, kötü bir insan olmaktan, vazgeçmekten alıkoyan bir şey var, bir kişi var, belki de bir hayal veya umudun var. Şubat ayında ona sarıl, ona sıkıca tutun. Bu bir hedef, bir amaç veya bir düşünce de olabilir. Her ne ise, o senin şubat ayında devam etmeniz sağlayacak yegane şeydir.
Karanlık yanını uyandırmak için dürtüleceksin belki, çıldır diye uğraşacaklar, vazgeç diye. Sen devam edeceksin. İşte yıllardır kendine kattığın farkındalık ve bilinci kullanma vaktidir. Gücünü tam olarak buradan alacaksın ve gülüp geçmeyi başaracaksın. Kendini hırpalamadan geçeceksin bu süreci. Bitti iç hesaplaşmalar, bitti o düşüncelere dalıp korkuya kapılmalar, hata belki de bendedir düşünceleri, kendini yargılamalar bitti. Şimdi en iyi halini oynamak zorunda hissetmekten, kendin olmaya, kendini göstermeye geçiyorsun. Dışarı ile hesaplaşmaya, belki de ilk defa. Gelecek kaygılarını azaltmak için hayatında tuttuğun, gelecek hayallerinin içinde olmayanlara bir veda Dolunayı.
Hem Dolunay, hem Merkür retronun aynı sürece denk gelmesi Şubat ayını biraz sert başlatabilecek olsa da,
Söylemekten geri durduğun her söz, her cümle zihninde dalgalanıyor. Sen aklım karışık diye düşünüyorsun. Senden gitmek isteyenler var, söyle de kurtul diyen bir zihin. Kendini yargılar halde buluyorsun sonra, neden bir adım atmıyorum? Beni tutan ne? Üstümdeki bu enerji neden dengesiz? Ben dengesiz miyim? Acaba hata bende mi? Yanlış bir seçim mi yaptım? Bu seçimi neden değiştiremiyorum? Sorular.. Sorular.. İçten içe hata yapmadığını biliyorsun, biliyorsun da bunu kendine kanıtlayamıyorsun. Olması gerektiği gibi her şey ve her şeye sahipsin. Sadece görmen gerekiyor, görmek için uyanman gerekiyor. Kendini gerçekleştirme yolu bu ve inanmadığın bir şeyi gerçekleştiremezsin. Uyanıp, silkelenip, kendini görmenin vakti gelmedi mi sence de?
Daha kaç kez yüzüne vurman gerekiyor gerçekleri? Kaç kez daha düşmen gerekiyor? Kaç kez daha sabahları bir umutla uyanıp, geceleri bir şeylerin değişmediği gerçeği ile kendini soyutlayacaksın her şeyden? Bu savaşın kazananı olmayacak, çünkü kim kazanırsa kazansın, kazanan sen olduğun gibi kaybeden de sen olacaksın.
Başardın. Hiç bitmeyecek gibi gelen bir yılı tamamladın. Aynı yaşadığın sorunların bitmeyeceğini düşündüğün geceler gibi. Bu sefer atlatamayacağım sanırım dediğin sıkıntılar gibi. Hepsi gibi, bu yıl da geride kalıyor. Son bir Dolunay ile. Son şarkı. Konserin bitmek üzere ve son şarkını söylemek üzeresin. Biraz sonra herkese teşekkür edecek ve evine döneceksin. Bir rahatlama. Söylenecek her şeyi söyledin, elinden geleni yaptın. Fazlasıyla. Daha fazla yargılayıp yorma kendini. Daha fazla üstüne gitme, kendinin. Başka ne yapabilirdim deme. Gitmen gerekiyordu, gittin. Biraz kendinle kalman gerekiyordu, kaldın. Yaptığın hiçbir şey bir hata değildi, seçimlerin yanlış değildi. Diğer seçenek sana daha iyi gelmeyecekti. Sen bu yıl bir şeyler öğrenmek zorunda, bir şeyleri görmek zorundaydın. Gördün. Hayata karşı bir şeyler söylemek zorundaydın, söyledin. Kendini duymak zorundaydın, duydun. Hepsi bu. Aslında süreç bitti ve geride kaldı. Sadece alışmışlıklar, tutunmalar var. Tekrar ederse gücüm yok korkusu var. Bittiğini kabullenmeyen zihinler var.
Şimdi ise kendini özgür kılman gerekiyor.