Month: Ocak,2018

31 Ocak Kanlı Tam Ay Tutulması

31 Ocak Kanlı Tam Ay Tutulması

Her şey değişir.

Senin gibi, kabullendiğin sürece, kabullenemediğinde başlar sanrılar. Anne sütünden ayrıldığın ilk an, ağlama sesin yankılanıyor güvenli hissettiğin evin duvarlarında, abartarak ağlıyorsun. İlgi görmek için. Kanıtlamak için kendini. Büyüdüğünü anladığın ilk an 31 ocak 2018. Yalan geliyor gösterilen sevgiler, kızgınlığın var bir yere varamadığın düşüncesine, güven duyduğun şeyler sarsılıyor gibi. Tutuluyor duyguların, zihnin birini arıyor sarılabileceğin ‘güvenle.’ Anne gibi ama artık bebek değilsin.  Bu dönem ise kabullenemediğimiz, beslenme ihtiyacımız. Öyle ya bizim hiçbir şeye ihtiyacımız olmaz, öyle der bir iç ses. Herkesin sana ihtiyacı var, senin hiçbir şeye ihtiyacın yok.

Duygusal beslenme, egosal beslenme, ruhsal ve bedensel beslenme ama en önemlisi bilişsel beslenme ihtiyacımız. Yetmiyor çünkü düzen içerisinde hiçbir şey ve yeni bir şeyler ortaya çıkmıyor. Aynı günler, aynı olaylar, aynı durumlar. Zihne gidip kilitlenen düşünceler, duyguya gidip tutulan hisler. Hangisi doğru? Hangisi yalan? gitgelleri. Aslında aradığımız şey doğru veya yalan mı? Yoksa gerçekten ne istediğimiz mi?

Oğlak YeniAyı

Üstünüzdeki baskıların arttığı bir döneme adım atmış bulunuyoruz. Bu baskı sorumluluk baskısı. Bu baskı geçmişten getirdiğimiz, köklerimizden gelen bir baskı. Bu yüzden sırtımızda büyük bir yük hissedebiliriz bu dönem, özellikle maddi ve duygusal bir hırpalanma yaşamış olabiliriz. Çünkü hem ilişkilerimizin karmaları, hem maddi kaygılar, hem de ileriye gitmemizi, yerimizde saydığımızı ardı ardına söyleyen bir ses var. Odaklandığımız an akıp giden bir zaman, yetişemediğimiz saat akışları, odaklanamadığımız her an durmuş bir zaman var.

Peki bu baskılar hangi soruları sorduruyor bize? Bizi nasıl yargılıyor, kendimizi nasıl yargılatıyor, nasıl geride kalmışlık hissi veriyor, nasıl gizliyor bütün duygularımızı. Duygu boşaltım sistemimiz nasıl oluyor da çalışmıyor bu dönem? Neden herkesi bizi engellemeye çalışan robotlar olarak görüyoruz? Neden herkes birbirinin üstüne basar gibi koşuyor? Nereye koşuyoruz? Durun.

Bu dönem durun ve arkanıza bir yaslanıp gidişatı izleyin. Bulutlara çıkın ve insanların koşuşturmasını izleyin, yere inin ve insanların bir yüzüne bakın. Nereden geliyor bu koşturmaca içindeki mutsuz yüzler?

Yengeç Dolunayı

Var olmak ile ait olmanın karıştırıldığı bu süreçte, içsel bir savaş halindeyiz. Hangi yöne gideceğimiz konusunda söylenenlerle, gitmek istediklerimiz arasında sıkışmış durumdayız belki de. Bizi sırtımızdan çekiştiren, bırakmak istemeyen, bize bağlı kalan ve bizim de zamanla bağlandığımız durumları terk etmek zor gelmekte. Ancak artık evden uçmamız gereken bir zaman. Bu ev hayatımız boyunca güvende hissettiğimiz, sırtımızı dayadığımız duvarlarla çevrili, ancak ilerlememizi engelleyen, özgürlüğümüzü kısıtlayan bir ev.

Bu ev gelene ve gidene kaygılandığımız, hayatımızın düzenini sağlamaya çalıştığımız, ait hissettiğimizi sandığımız, bizim dediğimiz ancak hiçbir zaman bizim olmayan, sadece bizi bir noktada tutmak için bize güven veren bir ev. Bu ev tembelleştiğimiz, adım atmaktan korktuğumuz, gizlendiğimiz, görevlerimizden kaçtığımız ve kapıyı sadece rahat ettiğimizde egomuz için açtığımız bir ev. Şimdi bu evden dışarı atım atma zamanımız.

Dışarıda yalnız hissedenlerin, yalnızken kalabalık hissedenlerin. Bütün insanlığın duygularını aynı anda algılandığı, herkes gerçek gelirken bir an gerçeklik algısının tamamen yitirilmesi, duygusal yükselmeler,