Güncel

Adalet

Adalet

Adalet. Çocukluğumdan beri peşinde koştuğumdu. Sokak köpeklerinin yaşama hakkıydı çocukken benim için adalet. Belediyelerle kavga ederdim. Neden köpekler sokakta kaldı diye zehirleniyor diye düşünürdüm, adil değildi bu, küçüktüm.  Okul başladı, neden öğretmen daha zeki diye sınıf arkadaşımı daha çok severdi, neden arkadaşımın ailesi okula bağış yapıyor diye o el üstünde tutulurdu. Neden arkadaşım kilolu diye tenefüslerde yalnız takılırdı ve bir şey istediğinde kimse kulak asmazdı. Ancak serseri çocuklar, güçlü çocuklar hep beraber gezerlerdi. Ezerlerdi herkesi ve kimsenin sesi çıkmazdı. Çocukluğumdan beri düşündüğüm idi benim için Adalet.

Sonra sokakta yatan insanlar gördüm, çok zengin insanlar da. Sahillerde öylece yatan insanlar ve yanından geçen insanlar gördüm. Herkes birbirine yardım etse kimse sokakta yatmaz diye düşünürdüm. Küçüktüm. Nerede bu adalet. Hep düşündüm.

Futbol oynadım yıllarca, sırf hocaya takım içinden haber götürmüyorum (ispiyon) diye elimden kaptanlığım alındı. Başka takımda, arkadaşlarım için bir konuşma yaptığım için kadro dışı bırakıldım. Adil olmak değil,

Aşkın Hiçlik Hali

Aşkın Hiçlik Hali

Aşkı her zaman bir kalıba sokmaya çalışıyoruz, ancak kalıplara sığmayacak tek şeydir belki de aşk. Aslında biz her şeyi kalıplara sığdırmaya çalışıyoruz, sığmayınca canımız sıkılıyor. Kafamızda kurguladığımız gibi olmuyor. Anlam yüklüyoruz, anlamsızlaştırıyoruz. Bağlanıyoruz, tutunuyoruz, bırakamıyoruz.

Biz aşktan zevk almayı unutur olduk. Hiçbir şeyi sade yaşayamadığımız gibi Aşkın da sadeliğini yitiriyoruz.  Aşktan bir şey anlamazsan o aşktır zaten. Aşkı alışveriş listelerimizden çıkarmalı ve sadeliğini korumalıyız. Aşk sahip olmak değildir, sahip olamadığının peşinde sürüklenmek değildir, aşk insanın insana duyduğu bir his değildir. Aşk bütün saflığınla yürüdüğün, engelleyemediğin, bilinçaltını söküp attığın, karmalarını sonlandırdığın, özgürlüğüne kavuştuğun bir yoldur.

Bu yolda nefret yoktur, bu yolda savaş yoktur, bu yolda maddiyat yoktur, madde yoktur. ‘O’ yoktur. Senaryolar yoktur, yalan yoktur. Aşk insani duyguların üstündedir. Düşüncelerin üstündedir. Zihnin üstündedir. Aşk’a ulaşmak için önce aşkın yokluğunu kavramamız gerekir, a b c değildir çünkü aşk. Hiçliktir belki de.

Safça sevenler vardır, kötü düşünmek istemeyen ve hep yardım etmek isteyen kişiler.

Bir İnanç Sıçraması – 2017

Bir İnanç Sıçraması – 2017

Bir İnanç Sıçraması – 2017

En inanmadıklarımızla, en olmaz dediklerimizle karşılaşacağımız, bu konuda bir tür teste tabi tutulacağımız bir yıl. En inandıklarımızla, en çok tutunduklarımızla sınanabileceğimiz, bir tür direnç göstergesi yerine geçecek olan bu yıla 2016 bizi hazırladı. Köprüden önce son çıkış olan bu yıl. Bize 2018 öncesi ‘devam mı?-tamam mı?’ dedirtecektir. Devam edenler, güçlü kalanlar devam edecektir. Doğum sancısını 2016da yaşadığımızı düşünsem de, 2017 de bizi biraz zorlayacaktır. Güçlü bir şekilde bu yıldan çıkmak önümüzdeki 12 yıl için önemli.

Özellikle ilk 5 ay zorlu olsa da, hatta ‘2017 de aynı’ dedirtse de, daha sonra yavaş yavaş rayına oturacaktır her şey. Başta sert kısımları söyleme amacım, 2017 nin de aynısını yapacak olmasındandır. Şimdi iyi tarafından bakarsak manevi bir gücümüz olacaktır. Ciddi anlamda hislerimiz fazlasıyla yükselecek, spritüellikle alakası olmayan insanlar konuya eğilmeye başlayacak. Kendimizi bulma yılımız.

Kendimizi tanımıyoruz, 2016 da tepkilerimiz, görüşlerimiz hislerimiz hatta karakterlerimizde değişiklikler oldu.

Umut Arıyorsun, Geleceğe Dair.

Umut Arıyorsun, Geleceğe Dair.

Hayata tekrar ve tekrar tutunmak için bakıyorsun her yere. Göğe, yere ve ağızlardan çıkan sözlere. Umut arıyorsun, geleceğe dair.

Her şey çok güzel olabilir evet ama senin bu güzelliği görmen için bakış açını değiştirmen lazım. Çünkü sana hep kötü olanlar gösterildi. Sorunlarına odaklan. Sorunlarını hemen çöz.

Düzeltmelisin. Düzene gir. Hallet. Koştur. Yapmalısın. Kötü olacak yapmazsan. Hep dinledin. İnsanlık olarak kaygı yayıldıkça yayıldı. Aman! Dikkat! Hep bir kontrol halinde yaşamayı öğrendik. Paranoya. Stres. Depresyon. Anksiyete.

Geleceğin, geleceği bile belli değilken, bizlere gelecek kaygısı yüklendi. Bunu taşırken öyle alıştık ki, yük olduğunu bile fark etmedik. Çünkü herkes mutluydu. Herkes gülüyordu. Herkes başarılıydı. Büyük bir yalanın ortasında mutsuz ve işe yaramayan bir tek biz varmışız gibi.

Sosyal medyayla birlikte bu katlandı. Ne kadar mutlu görünüyorlardı. Biz nerede hata yapıyorduk. Ne kadar mutsuzlardı, yakın hissettik. Başkalarının hayatlarından giysiler giydirdiler üstümüze. Büyük geldi üzüldük, küçük geldi üzüldük.

Haykırın.

Haykırın.

Haykırın.

Sanki kafanın içinde sana her şeyi anlatmak isteyen bir ses var da, sesini kısmışlar gibi. Hep tırmalıyor, hiç anlatamıyor. Yasak bölge gibi. Bir dokunsan her şey ortaya çıkacak gibi, senden gizlenen bir şey var, herkes biliyor, kimse sana söylemiyor gibi. Yalnız hissetmek gibi. Hani bir düğmene bassalar kendini bulacakmışsın ama kimse elini senin için kıpırdatmıyor gibi, son bir dönemeç kalmış da, dönemiyorsun gibi. Sanki bir sabah uyanacaksın ve her şey düzelecek de bir türlü o sabaha uyanamıyorsun gibi, uyanmaya hazır değilsin gibi.

Sence hazır mısın?

İnsanlar seni sevmiyor değil, insanlar sende gördükleri kendilerini sevmiyorlar ve kendilerinde istedikleri ama olmayan özelliklerini. İnsanlar kendini keşfetmeni istemiyor farkında mısın? Seni hep kısıtlıyorlar, hep engel, hep sorunlardan, olumsuzluktan dem vuruyorlar. İnsanlar seni anlamıyor, çünkü senin frekansından farklı bir insanla anlaşmak, bir muzla anlaşmakla aynı orantıda.

Haykırın. ”Ben sizin istediğiniz insan olmayacağım. Ben, ‘ben’ olacağım. Kendimi arıyorum,

Kendini Fark Et.

Kendini Fark Et.

Kendini sana fark ettirmek için konuşanlarla, seni sana fark ettirmek için konuşanları fark et.

Kendini insanlara kanıtlamaya çalışanlarla, kendini insanlığa katkı olmak için adayanları fark et. Kendini senin üstünden tatmin etmeye çalışanlarla, seni yeri geldiğinde sırtında taşımaktan yerinmeyenleri fark et.

Kendini senden üstün görüp seni en zayıf yerinden yakalayanlarla, seni bulunduğun yerden yukarılara taşımaya çalışanları fark et. Fark et çünkü, sen farkında olmadan üstüne basıyorlar, üstünde ağırlık hissediyorsun ama onların gerçek yüzünü göremiyorsun.

Sırtında büyük bir yük hissediyorsun, atsan rahatlayacaksın ama o yükün içinde öyle bir duygu var ki, kendini suçlu hissetmekten korkuyorsun. O yükün içinde yıllardır sana dikte edilenler var, belki sevdiklerin var, hayallerin var, belki tutundukların var. Ya cesaret? Ya özgürlüğün? Ya hissedemediğin aitlik? Ya asıl sen? Ya karşında duran ve şu an bir türlü özün gibi hissedemediğin ama ilerlersen bulabileceğin ÖZgür sen? Herkes koşuyor, sen yerinde mi sayıyorsun gerçekten? Yoksa herkes koşar gibi yapıyor da,

Ya bir yol daha varsa?

Ya bir yol daha varsa?

Ya bir yol daha varsa?

Ya her şeyin üstesinden gelebileceğiniz bir yol daha varsa ve o yola çıkmak için sizden bir adım bekleniyorsa? Her gün uyandığınızda bugünün farkı ne diye soruyorsunuz ama hiç ‘bugün benim farkım ne olacak?’ diye sormuyorsunuz.

Ya günler değil de, bizim farkımızı ortaya koymamız gerekiyorsa? Ya bizim günlere değil, günlerin bize ayak uydurması gerekiyorsa? Bizi tutan ne? Her günümüzün aynı olmasını sağlayan sistem eğer bizim farkımızı ortaya koymuyorsa, robottan ne farkımız kalır? En küçük değişikliklerin hayatını değiştireceğini bildiğin halde her sabah neden aynı sokaktan geçiyorsun? Yarın fark yarat. Küçük de olsa.

Yarın otobüse binerken Günaydın de şoföre. İş yerine girdiğinde en sinir olduğun kişiye gülümse ve bütün gün o düşünsün ne değişti diye. Yarın hayatında beklentisiz bir fark yarat ve domino taşlarının nasıl yıkıldığına şahit ol. Hayatının akışını değiştirmek için bir söz yeter. Hayatın darmadağın olur, yolunda gitmeyen hayatını toplarlayabilmen için.

An’da kalmayı seçin. Seçimler yeni yollar açar.

An’da kalmayı seçin. Seçimler yeni yollar açar.

İki seçeneğin arasında sıkışanlara, hangi yöne gideceğini çözememeyenlere, mesajların akacağı bir sürece giriyoruz. Bir el uzanıyor. Yönünü kaybetmiş, hayat amacını yitirmiş, hayallerini yaratmaya korkutulmuş, çevresel faktörlere kapılmış insanlara yardım eli uzanıyor.

“Ne olacak” kaygısından hayatını yaşayamayan, duraksama dönemine girmiş gibi hisseden ruhlara bir enerji ve şifa yüklemesi geliyor. Kendini bulamayan, bakış açıları yüzünden kendisi gibi davranamayanların zamanı.

‘Ben buyum ve sizin istediğiniz insan değil kendim olacağım.’

Sizi kendi üstüne giyebilmek için değiştirmeye çalışanlarla, kendinizi bulmanız için dönüşümünüze katkı olmaya çalışanları fark edin. ‘Sen değişmelisin’ ile ‘dönüşümüne devam etmelisin’ arasındaki farkı ayırt edin. Çünkü size her iyi söz söyleyen dostunuz değildir.

Dertlerinizi kendi hayatına endeksleyerek küçümseyenleri değil,dertlerinizi sizin hayatınızdan bakarak, katkı olmaya çabalayanları dinleyin.

Zamansızlık içinde zaman yaratan zihinlerin, anda kalan bilişlere dönüştüğü bir süreçte çevrenizi iyi seçin. Çünkü sizi andan uzaklaştıran her şey çevrenizin mimarisi. Kimsenin sizi, sizden ve anınızdan uzaklaştırmasına izin vermeyin.

Yaklaşık 3 yıldır dönüp duran kısır döngüler var hayatımızda

Yaklaşık 3 yıldır dönüp duran kısır döngüler var hayatımızda

Yaklaşık 3 yıldır dönüp duran kısır döngüler var hayatımızda.

3 yıllık bir süreç. Tam oldu derken başa saran, ‘neyle sınanıyorum’ sorularıyla geçen, doğru kişi, doğru iş, doğru yolu aramakla geçen. Tatmin olmakta zorlanmış olabilirsiniz bu süreçte, özellikle aradığınızı bulamama konusunda, güven konusunda. En çok da kendinize olan güveniniz.

Aynı şeyleri yaşamaktan sıkıldıysanız, aynı durumların tekrarlanmasından bıktıysanız, bu 15 gün çok önemli.

Önünüze çıkanlara iyi bakın. Bu dönem son 3 yılın tekrarlanan kasedini değiştiriyor ve yeni bir süreç başlatıyor.Yeni bir şarkı. Kendi frekansınızı bulduysanız ne güzel. Eğer hala kendi frekansınızı bulamadıysanız, bu dönem son 3 yılda neden bir türlü değişmeyen-tekralanan olayları yaşadığınızı gösterecektir. Belki size engel olan bir insan,belki bir duygu, belki bir korku, belki de özgürlüğünüze kavuşamamanız. Her ne ise bu süreçte görebilirsiniz. Belki bazı şeylere o kadar çok anlam yüklediniz ki ve o kadar çok tutundunuz ki, bırakamıyorsunuz, ancak bu sizi artık tatmin etmiyor.